İngilizcede “Bacak” Ne Demek? – Detaylı Anlam, Kullanım ve İpuçları
İngilizce öğrenenlerin en çok merak ettiği konulardan biri de vücudun farklı bölümlerinin İngilizce karşılıklarıdır. Bu yazımızda “İngilizcede bacak ne demek?” sorusunun yanıtını yalnızca yüzeysel değil, aynı zamanda teknik, detaylı ve kullanım açısından derinlemesine ele alacağız.
"Bacak" Kelimesinin İngilizcesi: Leg
Türkçedeki "bacak" kelimesinin temel İngilizce karşılığı "leg" kelimesidir. Bu, hem insanlar hem de hayvanlar için kullanılan temel bir vücut parçası ismidir.
Örnek cümle:
She injured her leg while running.
(Koşarken bacağını incitti.)
Ancak “leg” kelimesinin kullanımı, sandığınızdan çok daha geniştir. Şimdi bu anlamları ve kullanım alanlarını detaylıca inceleyelim.
"Leg" Kelimesinin Anatomik Anlamı
İngilizcede “leg”, teknik olarak kalçadan başlayıp ayağa kadar uzanan tüm uzuv anlamına gelir. Ancak tıbbi İngilizcede daha spesifik bölümler için farklı terimler de kullanılır:
Thigh (uyluk): Üst bacak kısmı
Knee (diz): Uyluk ile alt bacak arasında
Calf (baldır): Diz altındaki arka kaslı bölge
Shin (kaval kemiği): Ön alt bacak
Ankle (ayak bileği): Ayak ile bacak arasındaki eklem
Bu nedenle sağlık veya anatomi alanında içerik hazırlarken sadece "leg" demek yetersiz olabilir. Daha teknik konuşmalarda bu alt terimlerin doğru kullanımı önemlidir.
Günlük Konuşmada “Leg” Kullanımı
"Leg" sadece anatomiyle sınırlı değildir; İngilizcede birçok deyimsel ve günlük ifadede yer alır.
a) Yaygın İfadeler:
To pull someone’s leg: Birine şaka yapmak, kandırmak
He said he won the lottery, but he was just pulling my leg.
(Piyangoyu kazandığını söyledi ama şaka yapıyormuş.)
Break a leg!: Sahneye çıkacak birine başarı dilemek (şans dilemenin uğurlu versiyonu)
Break a leg on your performance tonight!
(Bu geceki performansın için bol şans!)
To have legs (idiom): Kalıcı olmak, uzun süre etkisini sürdürmek
That idea has legs—it might really become a global product.
(Bu fikir kalıcı olabilir—küresel bir ürün hâline gelebilir.)
b) Teknolojik ve Teknik Kullanım:
Tripod legs (üçayak bacakları)
Robot legs (robotik bacaklar)
Chair legs (sandalye bacakları)
Yani “leg” kelimesi birçok nesnenin ayak, destek, taşıyıcı kısmını tarif etmekte de kullanılır.
“Leg” Kelimesinin Çoğulu ve Dilbilgisi Yapısı
Singular (Tekil): leg
Plural (Çoğul): legs
Örnek:
I have pain in both legs.
(İki bacağımda da ağrı var.)
"Leg" Kelimesinin Geçtiği Mesleki Alanlar
a) Tıp ve Fizyoterapi:
Yaralanmalar, protez bacaklar, kas yapıları ve kemikler üzerine detaylı anlatımlar.
b) Moda:
Çorap, tayt, pantolon gibi ürünlerin tanımında “leg length”, “leg shape” gibi terimler.
c) Spor:
Futbol, atletizm, fitness gibi alanlarda “leg day”, “leg strength”, “leg muscle” gibi ifadeler sıkça geçer.
İngilizce Bacak Kelimesi ile ilgili Kolay Seviye Örnekler (Beginner)
Bu cümleler temel düzeyde, kısa ve sık kullanılan yapılarla oluşturulmuştur.
I have long legs.
Uzun bacaklarım var.
She hurt her leg.
Bacağını incitti.
My leg is tired.
Bacağım yorgun.
He has pain in his left leg.
Sol bacağında ağrı var.
The dog has four legs.
Köpeğin dört bacağı var.
İngilizce Bacak Kelimesi ile ilgili Orta Seviye Örnekler (Intermediate)
Bu cümlelerde zaman yapıları, sıfatlar ve bağlaçlar gibi dilbilgisel unsurlar devreye girer.
She broke her leg while skiing last winter.
Geçen kış kayak yaparken bacağını kırdı.
His legs were shaking after the long run.
Uzun koşudan sonra bacakları titriyordu.
You should stretch your legs after sitting for hours.
Saatlerce oturduktan sonra bacaklarını esnetmelisin.
The robot has mechanical legs that help it walk.
Robotun yürümesine yardımcı olan mekanik bacakları var.
I always train my leg muscles on Wednesdays.
Her Çarşamba bacak kaslarımı çalıştırırım.
İngilizce Bacak Kelimesi ile ilgili Zor Seviye Örnekler (Advanced)
Bu cümleler deyimsel ifadeler, bağlam bazlı kullanımlar ve ileri düzey dil yapılarını içerir.
After the surgery, she had to relearn how to use her leg properly.
Ameliyattan sonra bacağını düzgün kullanmayı yeniden öğrenmek zorunda kaldı.
That theory has no leg to stand on, it’s based on false assumptions.
O teorinin dayanacak bir temeli yok, yanlış varsayımlara dayanıyor.
(“have no leg to stand on” = mantıklı dayanağı olmamak)
He told me he saw a ghost, but I think he’s just pulling my leg.
Bana bir hayalet gördüğünü söyledi ama bence benimle dalga geçiyor.
(“pulling someone’s leg” = biriyle dalga geçmek, şaka yapmak)
The new fitness program includes high-intensity leg workouts to build endurance.
Yeni fitness programı, dayanıklılık artırmak için yüksek yoğunluklu bacak egzersizleri içeriyor.
The sculpture was so detailed that even the leg muscles were anatomically accurate.
Heykel o kadar detaylıydı ki bacak kasları bile anatomik olarak doğruydu.